Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
e
eazi: aziz, izzetli, yüksek.
ebrişim: kalınca bükülmüş ipek, iplik, saç, ibrişim.
ebru: kaş.
ebrüm ebrüm: büklüm büklüm, dalga dalga.
ebtüm: dalga, büklüm.
ecel kuşları: doğan, şahin, atmaca gibi avcı-yırtıcı-kuşlar.
ecel kuşu: ölüm.
eda: biçem [üslup], çalım, işve, naz.
eder : der, der ki.
edim : edeyim.
edin: edin, verilen, eyleyin.
edip: ederek, etti.
edna: basit, değersiz.
efgan: yüksek sesle yakınma, inleme.
eflak: felek, felekler , gökler , alemler.
efsun: sihirli, büyülü, çekici.
eger: eğer.
egans: göl sularının 1841 'de yükselerek erciş kalesi'ni kaplamasından sonra, halkın erciş kalesi'ni bırakarak yerleştikleri köy, bugünkü erciş'in kurulu bulunduğu yerin 1841'den önceki adı.
eğlemek: oyalamak, alıkoymak, geciktirmek.
eğlen: dur, oyalan.
eğlenmek: oyalanmak, gecikmek.
eğleşmek: durmak, beklemek, oyalanmak.
eğn: boyun.
eğnine: üstüne.
eğrice tel: erkek yaban ördeğinin kuyruğunun üstündeki kıvrık, yeşil tüyler.
eğrice: eğri, kıvrık, kıvrılmış.
eğva: (iğva) azdırma, baştan çıkarma.
ehdipeyman: (bkz: ahdipeyman]
ehl-i beyt: hane halkı, hz. muhammet'in ailesi. hz. muhammet, hz ali, hz. fatma, hz. hasan ve hz. hüseyin.
ehlidil: gönül eri, sevecen.
el aman: bozgun ve sızlanma anlatır.
ekdam: gayret ve sebatla çalışma.
el ı: yabancı.
el ıı: oymak, oba.
el ııı: iı, ülke.
el tutan: eı uzatan, yardım eden.
elden ele: ilden ile, ülkeden ülkeye.
ele [eyle]: öyle, o biçim.
elete: ulaştıra, ilete, iletsin.
elif: 1.uzun ve ince boy yerine kullanılan bir benzetme. 2.arap abece'sinin ilk harfi.
elif: arap alfabesinin ilk harfi.
elifterezisi: uzun ve hafif yay biçimi [kaş benzetmesinde kullanılır.]
elim: bilim, ilim.
elin: elini.
elinnen: elinden.
ellerin: illerin, ülkelerin.
ellerinen: elleriyle.
elvan: alemler, mahluklar, varlıklar, oluşlar.
em: ilaç, çare.
ember : [bkz: amber]
emcek: meme.
eme: emse.
emi: amca.
emim: amcam.
emim: emeyim.
emlik kuzu: süt kuzusu, süt emme çağındaki kuzu.
emmare: emreden, zorlayan, cebreden.
emrah gulamı: ercişli emrah.
emrah: ercişli veya erzurumlu emrah
enden: ondan, işaretten.
enel hak: hallac-ı mansur'un söylediği ''ben tanrı'yım'' anlamında meşhur bir söz dür ki, mansur bu yüzden öldürülmüştür. bu söz tasavvufta tek varlık (vahdet vücut) felsefesine dayanır .
engür: üzüm.
enik: kedi ve köpek yavrusu.
epizod: bir şiirde, hikayede, romanda ana konuya bağlı ikinci derecede olay, ek.
er görmek: ise, olsa, olur ise.
erden: erken vakitte, erkenden.
erdiş: erciş.
eren [ermiş]: benliğinden sıyrılmış, özünü, öz varlığmı tanrı'ya adamış kimse. evliya, veli.
erkan: esaslar , destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.
erkek: erkek, cesur, sözünün eri.
ermek şerefini kazanmış kimseler.
ervah: ruhlar, geçmiş atalar.
erzayıl: azrail.
esgilmez: eksilmez.
eshab: sahipler , malik ve mutasarrıf olanlar , peygamber'i görmek ve sohbetine
esma: ismin çoğulu, isimler.
esma-i hikmet: hikmet isimleri.
esr: yüzyıl.
esrar: sırlar, gizler.
eşg [eşg] : aşk.
eşi: eşi, arkadaşı.
eşitmek: işitmek, duymak.
eteğin döşür: eteğini topla.
etmek: etmek, yapmak, eylemek.
evedi: ivedi, acele.
evel: evvel, önce.
ey: ey, hey.
eyle ı: öyle, onun gibi.
eyle ıı: söyle.
eylemek : eylemek, etmek, yapmak.
eylerem: eylerim.
eyliyim: edeyim, eyliyeyim.
eyvan: ayvan. bir tarafı açık oda, aralık, salon.
eyvanmnan: ayvanmdan.
eyyam: günler .
ezel: öncesizlik, başlangıcı bilinmeyen zaman.
ezrayıl: azrail.
Tarih: 2016-03-02 01:55:41 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Türküler sözlük - e Nedir
eazi: aziz, izzetli, yüksek.
ebrişim: kalınca bükülmüş ipek, iplik, saç, ibrişim.
ebru: kaş.
ebrüm ebrüm: büklüm büklüm, dalga dalga.
ebtüm: dalga, büklüm.
ecel kuşları: doğan, şahin, atmaca gibi avcı-yırtıcı-kuşlar.
ecel kuşu: ölüm.
eda: biçem [üslup], çalım, işve, naz.
eder : der, der ki.
edim : edeyim.
edin: edin, verilen, eyleyin.
edip: ederek, etti.
edna: basit, değersiz.
efgan: yüksek sesle yakınma, inleme.
eflak: felek, felekler , gökler , alemler.
efsun: sihirli, büyülü, çekici.
eger: eğer.
egans: göl sularının 1841 'de yükselerek erciş kalesi'ni kaplamasından sonra, halkın erciş kalesi'ni bırakarak yerleştikleri köy, bugünkü erciş'in kurulu bulunduğu yerin 1841'den önceki adı.
eğlemek: oyalamak, alıkoymak, geciktirmek.
eğlen: dur, oyalan.
eğlenmek: oyalanmak, gecikmek.
eğleşmek: durmak, beklemek, oyalanmak.
eğn: boyun.
eğnine: üstüne.
eğrice tel: erkek yaban ördeğinin kuyruğunun üstündeki kıvrık, yeşil tüyler.
eğrice: eğri, kıvrık, kıvrılmış.
eğva: (iğva) azdırma, baştan çıkarma.
ehdipeyman: (bkz: ahdipeyman]
ehl-i beyt: hane halkı, hz. muhammet'in ailesi. hz. muhammet, hz ali, hz. fatma, hz. hasan ve hz. hüseyin.
ehlidil: gönül eri, sevecen.
el aman: bozgun ve sızlanma anlatır.
ekdam: gayret ve sebatla çalışma.
el ı: yabancı.
el ıı: oymak, oba.
el ııı: iı, ülke.
el tutan: eı uzatan, yardım eden.
elden ele: ilden ile, ülkeden ülkeye.
ele [eyle]: öyle, o biçim.
elete: ulaştıra, ilete, iletsin.
elif: 1.uzun ve ince boy yerine kullanılan bir benzetme. 2.arap abece'sinin ilk harfi.
elif: arap alfabesinin ilk harfi.
elifterezisi: uzun ve hafif yay biçimi [kaş benzetmesinde kullanılır.]
elim: bilim, ilim.
elin: elini.
elinnen: elinden.
ellerin: illerin, ülkelerin.
ellerinen: elleriyle.
elvan: alemler, mahluklar, varlıklar, oluşlar.
em: ilaç, çare.
ember : [bkz: amber]
emcek: meme.
eme: emse.
emi: amca.
emim: amcam.
emim: emeyim.
emlik kuzu: süt kuzusu, süt emme çağındaki kuzu.
emmare: emreden, zorlayan, cebreden.
emrah gulamı: ercişli emrah.
emrah: ercişli veya erzurumlu emrah
enden: ondan, işaretten.
enel hak: hallac-ı mansur'un söylediği ''ben tanrı'yım'' anlamında meşhur bir söz dür ki, mansur bu yüzden öldürülmüştür. bu söz tasavvufta tek varlık (vahdet vücut) felsefesine dayanır .
engür: üzüm.
enik: kedi ve köpek yavrusu.
epizod: bir şiirde, hikayede, romanda ana konuya bağlı ikinci derecede olay, ek.
er görmek: ise, olsa, olur ise.
erden: erken vakitte, erkenden.
erdiş: erciş.
eren [ermiş]: benliğinden sıyrılmış, özünü, öz varlığmı tanrı'ya adamış kimse. evliya, veli.
erkan: esaslar , destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.
erkek: erkek, cesur, sözünün eri.
ermek şerefini kazanmış kimseler.
ervah: ruhlar, geçmiş atalar.
erzayıl: azrail.
esgilmez: eksilmez.
eshab: sahipler , malik ve mutasarrıf olanlar , peygamber'i görmek ve sohbetine
esma: ismin çoğulu, isimler.
esma-i hikmet: hikmet isimleri.
esr: yüzyıl.
esrar: sırlar, gizler.
eşg [eşg] : aşk.
eşi: eşi, arkadaşı.
eşitmek: işitmek, duymak.
eteğin döşür: eteğini topla.
etmek: etmek, yapmak, eylemek.
evedi: ivedi, acele.
evel: evvel, önce.
ey: ey, hey.
eyle ı: öyle, onun gibi.
eyle ıı: söyle.
eylemek : eylemek, etmek, yapmak.
eylerem: eylerim.
eyliyim: edeyim, eyliyeyim.
eyvan: ayvan. bir tarafı açık oda, aralık, salon.
eyvanmnan: ayvanmdan.
eyyam: günler .
ezel: öncesizlik, başlangıcı bilinmeyen zaman.
ezrayıl: azrail.
Tarih: 2016-03-02 01:55:41 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx